top of page

Türünün İlk Örneği? - Blue Prince İncelemesi

Güncelleme tarihi: 11 Eki

Blue Prince
Blue Prince

GİRİŞ

Bulmaca oyunları her zaman herkesin ilgisini çekebilme potansiyeline sahip iken son zamanlarda çıkan bulmaca oyunlarının birçoğu ya kaliteli bir oyun olmayı başaramamış ya da bulmaca türü olarak oldukça sönük kalmışlardır. Fakat “Blue Prince” sonunda bu problemler dışına çıkarak türünün ilk örneği diyebileceğimiz bir oyun olmuş. Bu düşüncemin nedenlerine oyunun hikayesini anlatarak başlayayım.


HİKÂYE

Amcamız Sinclair, ölmeden önce yaşadığı malikaneyi bize vasiyet etmiştir. Ancak tek bir şartla: Malikânede 45 oda bulunmaktadır ve bu malikaneye sahip olabilmemiz için 46. odayı bulmamız gerekmektedir. Buradaki temel problem ise şu: Malikâneye her yeniden girişimizde odaların yerleri tamamen değişmektedir. Bu nedenle her gün farklı yollarla odalara ulaşarak bu gizemi çözmeye çalışmamız gerekmektedir. İşte tam da burada oyunun mekanikleri devreye giriyor.


MEKANİKLER

Blue Prince, bulmaca türü ile roguelike türünü bir araya getiren bir yapım. Bu yüzden başlıkta da söylediğim gibi türünün ilk örneği olabileceğini düşünüyorum. Oyuna başladığımızda kendimizi malikanenin girişinde buluyoruz. Önümüzde amcamızın vasiyeti ve üç kapı var. Her bir kapıya tıkladığımızda üç farklı oda seçeneği sunuluyor. Biz de doğru odaları seçerek gizemi çözmeye çalışıyoruz.


Ancak karakterimizin bir gün içinde atabileceği belirli bir adım sayısı bulunuyor. Her yeni odaya geçtiğimizde bu sayı azalıyor ve sıfıra ulaştığında karakterimiz bitkin düşüyor; böylece yeni bir güne geçiliyor. Bazı odalarda bulduğumuz yiyecekler veya objeler sayesinde adım sayımızı artırabiliyor ve aynı gün içinde daha fazla ilerleyebiliyoruz.


GENEL DÜŞÜNCE

Oyunu ilk oynadığımda tamamen yanlış bir şekilde yaklaştığımı fark ettim. Başta oyunu bir bulmaca oyunu olarak değil, roguelike yönü baskın bir oyun olarak düşündüm. Bu yüzden başlarda bana roguelike öğelerinin yetersiz geldiğini hissettirdi ve bazı bölümlerde eğlenmemi engelledi.


Fakat sonradan fark ettim ki, roguelike yapısı oyunun ana türü değil; daha çok oyuna orijinallik katmak için kullanılan bir yan tür. Oyunu bir "bulmaca oyunu" olarak görmeye başladığımda, her odanın aslında belirli bir amacı olduğunu ve bu odaların oyundaki ilerlemeye katkı sağladığını fark ettim. Oyun, böylece benim için daha anlamlı ve akıcı hale geldi.


Bu yüzden size de tavsiyem: Blue Prince’i bir roguelike gibi değil, gerçek bir bulmaca oyunu olarak düşünerek oynayın. Bu şekilde çok daha derin bir deneyim yaşayacağınızdan eminim. Sonuç olarak, Blue Prince beni oldukça içine çeken ve düşündüren bir oyun oldu. Bulmaca türünü seven herkesin mutlaka denemesi gereken özel bir yapım.


ARTILAR

  • Her odada düşündüren, özgün bulmacalar bulunması

  • Orijinal yapısıyla taze bir oyun deneyimi sunması

  • Roguelike ögelerin, bulmaca türüyle iyi harmanlanmış olması


EKSİLER

  • Diğer bulmaca oyunlarına benzemediği için türü seven bazı oyuncular başlangıçta zorlanabilir

  • Daha öznel ve deneyimsel bir yapısı olduğu için herkesin ilgisini çekmeyebilir

 

Yorumlar


bottom of page