Retro Roguelike Deneyimi - Tyrant's Realm İncelemesi
- Emir Kemal Ceylan
- 21 Ağu
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 11 Eki

İnternette gezinirken “Souls-like ve Roguelike” türü olduğu söylenen bir oyun gördüm ve uzun zamandır gideremediğim FromSoftware açlığımı giderebilecek bir oyun bulduğumu düşündüm. FromSoftware açlığımdan kastım, Soulsborne serisine benzer bir oyun bulma isteğimdi.
Ve maalesef ki buradan Souls oyuncularına söylemem gerekirse: Hayır, bu oyun o açlığınızı giderebilecek bir oyun değil. Çünkü bu oyun Souls-like türünde bir oyun değil; hatta Souls-lite denmesi bile bana göre zor. Bu dediklerim, oyunun kötü olduğu anlamına gelmiyor tabii ki de. Ben sadece benim gibi oyuna Souls-like türü etiketine sahip olduğundan dolayı içine girmek isteyen arkadaşlarıma uyarıda bulunmak istedim.
Tyrant’s Realm, Roguelike oyun türünün üzerine eser miktarda Souls türünün eklenmesiyle oluşmuş bir oyun. Oyunun türünü tam anlamanız için bir oyun üzerinden örnek vermem gerekirse, “Dead Cells” en mantıklısı olurdu. Oyunumuzda da verdiğim örnekteki oyun gibi odalar arasında düşmanlarımızı öldürerek diğer odalara geçmeye çalışıyoruz. Her odanın ardından dinlenme noktamıza gelerek kendimize bazı geçici ve kalıcı özellikler açıyoruz. Bu sayede sonraki oynayışlarımızda bize daha kolay bir oynanış sağlanmış oluyor.
Bu güçlendirmeler, yeni ekipmanlar edinmenizi veya kısa yollar açmanızı sağlayabilir ve bunlar da oyunumuzu Rogue-like türü olarak, kendinden bir şey katmasa da, tatmin edici olmasını sağlayabilir. Rogue-like içeriğiyle alakalı anlatacağım birkaç şey daha olacak, fakat önce oyunun mekaniklerine geçelim.
Tyrant’s Realm, nostalji yaşatma amacıyla PlayStation 1 oyun grafikleri ve oynanış hissiyatı kullanılarak yapılmış bir üçüncü şahıs aksiyon Roguelike oyunudur. Oyunumuzun başında, yeni oyuncular için gayet iyi olduğunu düşündüğüm bir özellik olan tutorial bölümü var. Evet, bu oyunu daha anlaşılır kılıyor fakat benim için oyunun Souls unsurlarını azaltmış oluyor.
Miyazaki, küçükken İngilizce hikâye kitaplarını okurken dil seviyesinin yetersiz olmasından dolayı kitaplardaki birçok yeri kendi hayal gücüyle doldurmuştur. Bu da Miyazaki’nin günümüzdeki oyunlarına kadar etki etmiştir. Souls oyunları her zaman oynanışı ile ön plana çıksa da arka planındaki soyut hikâye anlatımı, Soulsborne oyunları hissiyatına başka hiçbir oyunun yaklaşamamasını sağlamıştır.
Günümüzde neredeyse her şirket, Miyazaki’nin eserlerini sadece oyunun mekaniklerini kullanarak ve arkaya anlaşılır, basit bir hikâye getirerek Souls-like türü altında oyunlar çıkarmışlardır. Bu yüzden Soulsborne oyunlarının hissiyatına yaklaşamamışlardır. Bu oyunumuzda ise soyut hikâye anlatısını bırakın, normal bir hikâye anlatımı bile yok. Oyunun başındaki tutorial bölümünü oynadığımda, kendimi tamamlanmış bir yapımda değil, adeta bir prototip oynuyormuşum gibi hissettim. Bu nedenler, oyunu Souls-like türünden uzaklaştıran unsurlar oldu benim için.
Oyun mekaniklerine tekrar dönecek olursak: Oyunumuza klasik kılıç, kalkan ve zırhla başlıyoruz. Kılıcımızın diğer silahlarda da olduğu gibi hafif ve ağır saldırısı bulunmakta. Kalkanımızda ise bloklama ve parry özelliği mevcut. Parry mekaniği olarak “perfect block” sistemi kullanılmış; yani karşınızdaki düşman size hasar vermeden hemen önce bloklama tuşuna basarsanız düşmanınız sersemliyor. Fakat klasik Souls-like oyunlarındaki gibi sersemlemiş düşmanlara istediğiniz zaman kritik vuruş yapamıyorsunuz. Bunun için sol üstte bulunan kurukafa işaretli barı doldurmanız gerekiyor. Bu barı doldurmak için düşmanlara hasar vermeniz gerek, dolduğunda ise sersemlemiş düşmana kısa süreli bir animasyon ile tek atabiliyorsunuz.
Oyunda ilgimi çeken bir diğer mekanik ise yuvarlanma mekaniği oldu; çünkü doğru zamanda yuvarlandığınızda zaman yavaşlıyor ve oyuna sinematik bir hissiyat katıyor. Fakat düşmanlara saldırma animasyonumuzu iptal edemediğimiz için yuvarlanma mekaniğini kullanmak bir hayli zorlaşıyor. Bu nedenle oyun başında, normal seviyedeki düşmanlardan bile kolayca hasar yiyebiliyorsunuz. Fakat oyuna alıştığınızda bunlar o kadar da göze batmıyor.
Bu türü kapsayan bazı oyunlarda da görebileceğiniz gibi, bu oyunda da ekipmanlarımızın renkleri bulunuyor. Bunlar kırmızı, yeşil ve sarı. Kırmızı daha ofansif ekipmanlar iken, yeşil daha defansif, sarı ise daha atik ekipmanlardır. Odalarda dolaşırken bu renkteki tüm ekipmanları güçlendirmenizi sağlayacak statüler bulunmaktadır.
Önceden de anlattığım gibi bir odayı bitirdiğimizde, diğer odaya geçmeden önce dinlenme noktasına geliyoruz ve burada kendimize geçici veya kalıcı geliştirmeler açıyoruz. Bu mekanikler oyunun tekrar oynanabilirliğini artırıyor olabilir, fakat ben şöyle bir problem yaşadım: Neredeyse hiç güçlendirme açmadan oyunu 3-4 saat gibi kısa bir sürede bitirdim.
Oyun başında, en önemlisi olduğunu düşündüğüm için sadece can iksiri miktarını artırma özellikleri satın aldım. Fakat bunun yüzünden hiç yeni ekipman deneyemeden oyunu bitirdim. Bunun nedeni, benim Souls mekaniklerine alışık olmamdan dolayı oyunu rahat bir şekilde oynamam mıdır bilemem. Tabii ki de birçok Roguelike türündeki oyunlarda bu şekilde hızlıca bitebiliyor ama yine de size devam etmeniz için yeni seçenekler sunuyor ama ben bu oyunda bu tarz seçenekler göremedim bu yüzden tekrar oynamayı düşünmüyorum.
Ve evet, Tyrant’s Realm oyunu hakkında söyleyebileceklerim bu kadardı. Son olarak bir şey eklemem gerekirse; eğer son zamanlarda kendinize sizi zorlayabilecek bir Roguelike türünde oyun arıyorsanız, Souls mekaniklerini sevmeseniz ve hatta beceremediğinizi düşünseniz bile bu oyuna göz atmanızı tavsiye ederim. Oyunun eski piksel görüntü tarzı ve karanlık yapısı, hikâyesi bulunmasa bile, oyunun evrenine girmenizi sağlayarak oyunu saatlerce oynamanıza sebep oluyor.
ARTILAR
Playstation 1 tarzı görüntü oyunla uyuşmuş.
Oyunun mekanikleri içinde boğulmadan anlaşılır bir şekilde oynayabiliyorsunuz.
EKSİLER
Oyunun oynanış süresi ile oyundaki güçlendirme mekaniği doğru orantılı değil bu yüzden birçok şeye erişemeden oyunu bitirebiliyorsunuz.
Düşman çeşitliliği az ve bölgeler kendini tekrar ediyor





















Yorumlar