Klasikleşemeyen Bir Oyun - Deadlight İncelemesi
- Emir Kemal Ceylan
- 21 Ağu
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 11 Eki

Çocukluğumun büyük bir kısmı zombi film ve dizileri izleyerek veya oyunlarını oynayarak geçti. Zombilerin tavırları ve dünyamızın sona yaklaşmış atmosferi her zaman ilgimi çekmiş; hatta zamanında zombi kıyametinden nasıl kurtulacağımı bile planlamıştım. Bu yüzden bir zombi oyunu ne kadar kötü olursa olsun, içinde “zombi” kelimesini gördüğüm anda hemen atlamadan edemiyorum. Deadlight da yayınlanmasından uzun süre geçmesine rağmen yeni fark ettiğim bir oyundu ve hemen oynamaya karar verdim.
Oyunumuz; 1984 yılında, Amerika’nın Seattle eyaletinde, salgının başlamasından belli bir süre sonra geçiyor. Bu hastalığa yakalan insanlara oyundaki karakterler “Shadows” yani “Gölgeler” adını vermiştir. Ana karakterimiz Randall Wayne, bir grup arkadaşıyla beraber karısını ve kızını kaybetmesinin ardından güvenli bölge olduğu söylenen Pasifik Kuzeybatısı’na doğru yola çıkar. Çünkü karısı ve kızının orada olduğunu düşünmektedir.
Hikâye hakkında daha fazla bilgi vererek sizi sıkmak ve spoiler vermek istemiyorum. O yüzden şunu söyleyebilirim ki, hikâye ilk bakışta oldukça sıradan gelebilir. Fakat oyunun içine, yani oynanışa ve atmosfere girdikten sonra sıradan bir hikâyeyi bile ilgi çekici kılmayı başarmışlar.
Deadlight tür olarak 2.5 boyutlu, yan bakışlı, platform ve hayatta kalma türünde bağımsız bir korku oyunudur. Karakterimiz yalnızca sağa sola yürüyebilir, oyunun izin verdiği birkaç eşyayla etkileşime girebilir, onları kullanabilir veya çekebilir. Ayrıca zıplayarak duvarlardan tırmanabilir ve elindeki silahlarla önüne çıkan gölgeleri öldürebilir ya da sersemletip yolunu açarak ilerleyebilir.
Burada ilgimi çeken bir detay ise gölgeleri sadece silah kullanarak alt etmemize gerek olmamasıydı. Bazı bölümlerde gölgelerin dikkatini belirli bir yöne çekerek onları çevresel etkileşimlerle (elektrik çarpması ya da kafalarına bir şeyler düşürmek gibi) ortadan kaldırabiliyoruz. Oyunda kısıtlı sayıda silah bulunuyor ki zaten oyunun büyük bir kısmını gölgelerden kaçarak veya bulmacalar çözerek geçiriyoruz. Birkaç sahne dışında çatışmalara girmek zorunda değilsiniz. Bu yüzden elinizdeki mermileri dikkatli kullanma stresi yaşamıyorsunuz.
Karakterimiz oyuna 3 adet can barı ile başlıyor. Gölgelerin her saldırısı bir can barını eksiltiyor. Fakat endişelenmeyin; ilerledikçe karşınıza hem can barınızı artıracak güçlendirmeler hem de koşarken veya silah kullanırken harcanan maksimum dayanıklılığı artıran geliştirmeler çıkıyor.
Oyunun karanlık ve gerici yapısı hem görsellikte hem de oynanışta çok güzel yansıtılmış. Etrafta yürürken arka planda gelişen olaylarla birlikte gerçekten oyunun içine girebiliyorsunuz. Fakat bütün bunlara rağmen karakterimizin aşırı atik oluşu beni en çok sinir eden şey oldu.
Eğer Deadlight biraz daha ağır işleyen, karakterin tek bir düşmandan kaçarken bile zorlandığı bir yapıda olsaydı; atmosferle çok daha uyumlu olur ve gerçekten hayatta kalma–korku türünü hak eden bir oyun olabilirmiş.
Toparlamam gerekirse, Deadlight çıktığı dönemi düşündüğümüzde oldukça eğlendiren ve yer yer geren bir oyun. Oyunun sonu ise bana göre beklenmedik ve ilgi çekiciydi. Yani aslında oynanıştaki sorunların yanında hikâye biraz daha derinleştirilmiş ve süresi uzatılmış olsaydı, kendi türünde klasik denebilecek bir seviyeye ulaşabilirdi.
Eğer bu türde bir oyun arıyorsanız ve Deadlight’ı hâlâ oynamadıysanız kesinlikle denemenizi öneririm.
ARTILAR
Karanlık atmosferin sinematik efektler ile güzel yansıtılması
Çevre etkileşimleri kullanılarak farklı çözümler sunulması
EKSİLER
Kısa oyun süresi
Oyunun atmosferi ile karakterin hızı orantılı değil





















Yorumlar